21 Ocak 2016 Perşembe

ŞAİR ADINI DEĞİŞTİRİYOR

İlhan Berk ilk şiir kitaplarından "Güneşi Yakanların Selamı", "Türkiye Şarkısı" ve "Günaydın Yeryüzü"nde adının başında "N" harfini eksik etmemiştir.
Necati Cumalı ilk şiirini 1939 yılında Urla Halkevi'nin dergisi "Ocak"ta "Ahmet Necati" adıyla yayımlar.
Bir de bakar ki, çevresinde "Ahmet" adında birçok şair bulunmakta: Ahmet Kutsi Tecer, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Muhip Dıranas, Ahmed Arif, Ahmet Oktay, Ahmet Köksal...
"Bir Ahmet eksik olsun" diyecek ve daha sonraki şiir ve yazılarına imzasını "Necati Cumalı" olarak atmaya başlayacaktır.
Yaşar Kemal’in isim babası Abidin Dino’dur.
Yaşar Kemal 1951’in mayıs ayında Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başlar. 6-7 ay önce hapisten çıkmıştır ve yakalanma macerası bütün gazetelerde yer almıştır. Yazılarında Kemal Sadık Gökçeli adını kullanmaktadır. Dino’nun önerisiyle adını Yaşar Kemal olarak değiştirir. Polis, ancak iki yıl sonra, 1953’te Gökçeli’nin Yaşar Kemal olduğunu öğrenecektir.
Behçet Hoca da “Necatigil” olmadan ilk şiir kitabı “Kapalı Çarşı”yı Behçet Necati adıyla imzalayacaktır.
Cemal Süreya ise Cemal Süreya olmadan önce Cemalettin Seber'dir.
Hikâyesini Zeynep Oral anlatıyor:
“Cemalettin Seber, Süreyya adını bir dağ başında buldu.
Bilecik'teydi. Orta ikideydi.
Bilecik'te karayollarının yol yapımı çalışmalarında çadır bekçiliği yapıyordu. Dağın il merkezine çok uzak bir yerinde... Sabah erkenden işçiler kamyonlarla çıkıp giderler; o, akşam dönüşlerine kadar çadırları beklerdi.
Üç ay boyu, yani koskoca bir yaz tatili boyu kızgın güneşin altında ya da çadırların boğucu gölgesi içinde düş kurdu: O, yazar olacaktı.
Yazar olacağı için adını değiştirdi. Cemalettin Seber, Cemal Süreyya oldu.” (Folklor Şiire Düşman, Can Yayınları,1992)
"Seber" olan soyadını şiirlerinde hiç kullanmayacak, "Süreyya"daki iki "y"den birini 1956’da yayımlanışının ardından, ilk kitabı "Üvercinka"da da yer alan "Elma" başlıklı şiirinin son mısraı olarak yazdıktan sonra da atacaktır.
Yazar ve şairlerin “takma ad” kullanmaları bir yana, herkese bir ad takma konusunda kimse İlhami Bekir Tez’in eline su dökemez.
Cemal Süreya’ya göre “Hoca herkese bir ad takmıştır. Herkes birbirini bu adla çağıracaktır. yoksa ağır bir ceza öder. Birkaç ad: Afrika Aslanı, Sorumsuz Nişanlı, Gevşek Mavi Kravatlı, Uzay Gerillası, Dişi Kuşlar Eleştirmeni, Aşina, Adam’ın Ta Kendisi, Gılay...”
Soyadını değiştirenler arasında Süreyya Berfe’nin ilginç bir öyküsü vardır. (Mehmet Kâzım: Süreyya Berfe’yle Hayattan Şiire, Dünya Kitapları, 2005)
1965 yılının bahar aylarıdır. Altunizade'de tiyatrocular ile şair ve yazarlar çift kale maç yapmaktadırlar. Kimler yoktur ki takımlarda: Memet Fuat, Haldun Taner, Cemal Süreya, Ülkü Tamer, Adnan Özyalçıner, Murat Belge, Erdal Öz, Orhan Kemal, Turgut Uyar, Hikmet Süreyya Kanıpak…
Yenilen takım yenen takıma Salacak'taki Arabın Yeri'nde yemek ısmarlayacaktır.
Hikmet Süreyya Kanıpak’ın babası Acıbadem’de bir Anadolu lisesinde öğretmendir. Yakında emekli olacaktır.
O sırada H. Süreyya Kanıpak’ın “Yön” dergisinde bir şiiri çıkar. Öğrencileri "Bu şair sizin neyiniz oluyor?" diye sorunca Süreyya’nın  babası şiiri okuduktan sonra "Böyle biri yok bizim ailede" diyecektir.
Ve Süreyya, babasına bir şey söylemeden soyadını değiştirmeye karar verir.
Yine Altunizade'deki bir maç sonrası toplanılır. Süreyya kararını açıklar. Herkes bir soyadı önerir. Ülkü Tamer "Şenşiir" der, Cemal Süreya "Berfe"…
Berfede karar kılınır.
"Berf” Kürtçede “kar” demektir. Berfe de karlı dağlarda, güneş doğmadan, şafak sökmeden önceki ilk, hafif ışık anlamına gelmektedir.
Süreyya bu soyadını kullanacaktır ama, Cemal Süreya, Ahmed Arif’ten izin alınması gerektiğini söyler. Çünkü Ahmed Arif bir gün evlenip de oğlu olursa, adını Berfe koyacaktır.
Süreyya, Ahmed Arif’i arar, durumu anlatır, "Senin yüzünü kara çıkarmam, namussuzluk, ahlaksızlık, deyyusluk, sululuk, yalakalık etmem" der. Ahmed Arif’in yanıtı da "Al ulan, tepe tepe kullan, senin olsun" olacaktır.
Bana sorarsanız, şiirlerimde Refik Durbaş’tan başka imza kullanmadım.

21 OCAK 2016, BirGün



Hiç yorum yok: