“Gerçekten ya alenen öldürmeli, ya
da açıkça, öldürmeye hakkımız olmadığını kabul etmeliyiz.”
Bunu Albert Camus söylüyor; yıllar
önce okuduğum bir kitapta bu cümlenin altını çizmişim. (Camus-Koestler: İdam,
Çev: Ali Sirmen, Cem Yayınevi, 1972)
“Devlet” diyor Camus, “her
defasında celladın ellerini göstermeli ve fazla hassas vatandaşlarla, celladı uzaktan
yakından desteklemiş olanları bu ellere bakmaya zorlamalıdır.”
Ardından da soruyor:
“Peki madem ki suçu önleyemiyor ve
madem ki, sonuçları varsa bile bir türlü görülmüyor, toplum o zaman bu cezanın
ibret olacağına neden inansın?”
Çünkü ölüm cezası suça düşen
insanı yıldırmıyor, bu bakımdan da güçsüzdür.
Fakat insanların ölümden
korktukları da yadsınamaz bir gerçek. Kuşkusuz hayattan yoksun bırakılmak
cezaların en büyüğü…
Ama öte yandan bu korku ne kadar
büyük olursa olsun insanın ihtiraslarını sindirmediği de bilinmekte…
Ceza, yalnızca suça bulaşanlar
için mi ibret verici?
Koestler ise bu sorunun yanıtını
kuşkulu buluyor ve şu örneği veriyor:
“İngiltere’de yankesicilerin ölüm
cezasına çarptırıldıkları çağlarda, birçok hırsız, meslektaşları öldürülürken,
idam sehpasının çevresinde icrayı sanat eylemekteydiler. 20. yüzyıl başında
İngiltere’de yapılan bir istatistiğe göre 250 idam mahkûmundan 170’i daha önce
bir veya iki ölüm cezasının infazında bizzat hazır bulunmuştur.”
Tartışılan bir konu da hangi ülkelerin
idam cezasını kaldırıp kaldırmadığı…
Bu konuda şöyle bir döküm yapmak
mümkün…
Avusturya ölüm cezasını 1950, Batı
Almanya 24 Mayıs 1949’da kaldırıyor.
Kuzey Avrupa ülkelerinde idam
cezasının kaldırılması daha eski tarihlere dayanmakta…
Danimarka ölüm cezasını 1892’den
beri uygulamıyor ve 1933’de de resmen kaldırıyor.
Finlandiya 1826’da, Hollanda
1870’te kaldırıyor.
Norveç yine 1875’ten beri
uygulamıyor ve o da 1905’te bu cezayı resmen kaldırıyor.
İsveç de 1910’dan beri uygulamıyor
ve 1921’de resmen kaldırıyor.
Belçika 1863’te, Portekiz 1867’te
kaldırıyor.
İsviçre’de ölüm cezası 1874
yılında kaldırılıyor. Fakat 1879’da her kantona kendi ceza yasalarına idam
cezasını yeniden koyma hakkı tanınıyor. İsviçre nüfusunun yüzde 70’ini meydana
getiren 15 kanton ölüm cezasını kabul etmiyor, 10 kanton ise bu cezayı yeniden
yasalarına alıyor. Son olarak 1942’de ceza bütün ülkede kaldırılıyor.
İtalya’da da ceza 1890’da
kaldırılıyor, 1931 yılında Mussolini tarafından tekrar konuluyor ve 1944’te
ikinci kez yasalardan çıkarılıyor.
Sözün kilidini Camus açtı, sonunu
da o noktalasın:
“Ölüm cezası kanun dışı
bırakılmadıkça ne kişilerin vicdanları, ne de toplumun töreleri huzura
kavuşabilir.”
22 KASIM 2012, BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder