On
beş gün İzmir’de kaldım. Önce Konak Belediyesi’nin düzenlediği Şiir
Buluşmaları’nın onur konuğu idim. Ardından İzmir Kitap Fuarı’nda PEN Yazarlar
Derneği’nin ödülünü aldım.
Arada
üç gün de teyzemin kızı Oya’da misafirdim.
Teyzem
iyi fal bakar, anneannemde iyi fal bakardı. Ondan el aldığını söyler.
Teyzeme
inanırım da fala inanmam.
Birer
kahve içtik, fincanın içini göstererek “Bak” dedi, “bu kuş çok yakında sana bir
felaket haberi getirecek…”
Gerçekten
de haber gecikmedi.
İki
gün sonra, gece saat ikide eşim Bilge telefon etti.
Anlamıştım.
“Abim
Mete’yi kaybettik” dedi.
Abisi
S.Mete Türkben…
Eşimin
60 yıllık abisi, benim 30 yıllık arkadaşım, dostum…
25
Ağustos 1952’de Gaziantep’te dünyaya gelmişti.
Cumhuriyetin
değerleriyle bezeli öğretmen bir anne ile Milli Eğitim Müdürü bir babanın tek
oğlu idi.
Babası
Rahmi Bey ile annesi Sabriye Hanım, oğullarının iyi bir eğitim alması için her
türlü çabayı göstermişlerdi.
O
da annesi ile babasını mahcup etmedi. Saint Joseph Lisesi’ni bitirdi, ardından
da Siyasal Bilgiler’i…
Paris’te
Uluslararası İlişkiler okudu. İtalya’da bulundu.
Dört
dili çok iyi biliyordu.
Daha
öğrenci iken başta sol literatürün önemli yapıtları olmak üzere birçok kültür
kitabını Türkçeye kazandırmıştı.
Goşizme
yüz vermeyen sıkı bir sosyalistti.
Entelektüelden
öte gerçek bir aydındı.
Konuşmalarını
esprilerle süsler, gülmeyi sever, sevenlerini kültürel zenginlikler ile besler,
çevresini neşeye boğardı.
Dünyanın
bütün kültür oluşum ve hareketleri hakkında bilgisi vardı, bilgisini abartmaz,
paylaşmayı severdi.
Dergi,
gazete sayfalarında kalan yüzlerce yazısı Mete’nin bir kültür arkeoloğu olduğunun
belgesidir.
Hangi
konu olursa olsun inceler, araştırır, kültür birikimi ve donanımı ile süslerdi,
30
yıl Hürriyet’in çeşitli dergilerinde yöneticilik yaptı. Son görevi Doğan Burda
Rizzoli yayın yönetmenliği idi.
Bir
süredir karaciğerinden rahatsızdı.
Ölümünden
iki gün önce kızkardeşine “İstanbul artık sıkıcı oldu” demiş, “buralardan
gidelim, Ege’de bir kıyı kasabasına yerleşelim. Refik yazılarını oradan yazar,
ben da çalışmalarımı orada sürdürürüm.”
Olmadı,
ecel hükmünü vermişti…
Ölüm
nedeni kayıtlara “karaciğer sirozu” olarak geçti.
Geçen
pazartesi günü Hekimbaşı mezarlığında annesinin koynuna bırakıldı bedeni…
Mezarı
başında hocanın söylediği bir cümle hâlâ kulaklarımda: “Kıldan ince Sırat
köprüsünden bu gece şimşek hızıyla geçer inşallah…”
Doğruydu.
Gerçekten
de 60 yılı bulan ömrüyle hayat köprüsünden ve hayatımızdan bir şimşek hızıyla
geçip gitmişti işte…
ŞAİRİN NOT
DEFTERİ
*Yirmi
iki ülkeden 61 sanatçı Viyana’nın tarihi saraylarından olan Palffy’de, 2011’de açılan
ve fantastik eserlerin sergilendiği Phantasten Museum’da buluştu. 14 Nisanda
başlayan etkinlikte ressam Can Göknil’in muska ve tılsım konulu yapıtları da
yer almakta…
*ÇEKÜL Vakfı arşivi ve ÇEKÜL
gönüllüsü mimar Y.Metin Keskin’in fotoğraflarından ve yine Y.Metin Keskin’in
suluboya çizimlerinden oluşan “Kendini Koruyan Kentler Sergileri Sivas”, 30
Nisana kadar Beyoğlu’ndaki ÇEKÜL Evi’nde
görülebilir.
*Eşim
Bilge’nin abisi, oğlum Alican’ın biricik dayısı, kayınbiraderim S.Mete
Türkben’in vefatı nedeniyle başsağlığı dileyen, cenazesine gelen, çelenk
gönderen dostlarıma, arkadaşlarıma ailem adına teşekkürü bir borç biliyorum.
KARŞILIK
Sana özgü bir
hayat idi
yaşadım ve
yaşadığım
Bana özgü bir
ölüm şimdi
hasretinde
hayatım
19 NİSAN 2011,
BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder