23 Nisan 2012 Pazartesi

BİR KÜLTÜR ARKEOLOGU İDİ


On beş gün İzmir’de kaldım. Önce Konak Belediyesi’nin düzenlediği Şiir Buluşmaları’nın onur konuğu idim. Ardından İzmir Kitap Fuarı’nda PEN Yazarlar Derneği’nin ödülünü aldım.
Arada üç gün de teyzemin kızı Oya’da misafirdim.
Teyzem iyi fal bakar, anneannemde iyi fal bakardı. Ondan el aldığını söyler.
Teyzeme inanırım da fala inanmam.
Birer kahve içtik, fincanın içini göstererek “Bak” dedi, “bu kuş çok yakında sana bir felaket haberi getirecek…”
Gerçekten de haber gecikmedi.
İki gün sonra, gece saat ikide eşim Bilge telefon etti.
Anlamıştım.
“Abim Mete’yi kaybettik” dedi.
Abisi S.Mete Türkben…
Eşimin 60 yıllık abisi, benim 30 yıllık arkadaşım, dostum…
25 Ağustos 1952’de Gaziantep’te dünyaya gelmişti.
Cumhuriyetin değerleriyle bezeli öğretmen bir anne ile Milli Eğitim Müdürü bir babanın tek oğlu idi.
Babası Rahmi Bey ile annesi Sabriye Hanım, oğullarının iyi bir eğitim alması için her türlü çabayı göstermişlerdi.
O da annesi ile babasını mahcup etmedi. Saint Joseph Lisesi’ni bitirdi, ardından da Siyasal Bilgiler’i…
Paris’te Uluslararası İlişkiler okudu. İtalya’da bulundu.
Dört dili çok iyi biliyordu.
Daha öğrenci iken başta sol literatürün önemli yapıtları olmak üzere birçok kültür kitabını Türkçeye kazandırmıştı.
Goşizme yüz vermeyen sıkı bir sosyalistti.
Entelektüelden öte gerçek bir aydındı.
Konuşmalarını esprilerle süsler, gülmeyi sever, sevenlerini kültürel zenginlikler ile besler, çevresini neşeye boğardı.
Dünyanın bütün kültür oluşum ve hareketleri hakkında bilgisi vardı, bilgisini abartmaz, paylaşmayı severdi.
Dergi, gazete sayfalarında kalan yüzlerce yazısı Mete’nin bir kültür arkeoloğu olduğunun belgesidir.
Hangi konu olursa olsun inceler, araştırır, kültür birikimi ve donanımı ile süslerdi,
30 yıl Hürriyet’in çeşitli dergilerinde yöneticilik yaptı. Son görevi Doğan Burda Rizzoli yayın yönetmenliği idi.
Bir süredir karaciğerinden rahatsızdı.
Ölümünden iki gün önce kızkardeşine “İstanbul artık sıkıcı oldu” demiş, “buralardan gidelim, Ege’de bir kıyı kasabasına yerleşelim. Refik yazılarını oradan yazar, ben da çalışmalarımı orada sürdürürüm.”
Olmadı, ecel hükmünü vermişti…
Ölüm nedeni kayıtlara “karaciğer sirozu” olarak geçti.
Geçen pazartesi günü Hekimbaşı mezarlığında annesinin koynuna bırakıldı bedeni…
Mezarı başında hocanın söylediği bir cümle hâlâ kulaklarımda: “Kıldan ince Sırat köprüsünden bu gece şimşek hızıyla geçer inşallah…”
Doğruydu.
Gerçekten de 60 yılı bulan ömrüyle hayat köprüsünden ve hayatımızdan bir şimşek hızıyla geçip gitmişti işte…  

ŞAİRİN NOT DEFTERİ

*Yirmi iki ülkeden 61 sanatçı Viyana’nın tarihi saraylarından olan Palffy’de, 2011’de açılan ve fantastik eserlerin sergilendiği Phantasten Museum’da buluştu. 14 Nisanda başlayan etkinlikte ressam Can Göknil’in muska ve tılsım konulu yapıtları da yer almakta…
*ÇEKÜL Vakfı arşivi ve ÇEKÜL gönüllüsü mimar Y.Metin Keskin’in fotoğraflarından ve yine Y.Metin Keskin’in suluboya çizimlerinden oluşan “Kendini Koruyan Kentler Sergileri Sivas”, 30 Nisana  kadar Beyoğlu’ndaki ÇEKÜL Evi’nde görülebilir.
*Eşim Bilge’nin abisi, oğlum Alican’ın biricik dayısı, kayınbiraderim S.Mete Türkben’in vefatı nedeniyle başsağlığı dileyen, cenazesine gelen, çelenk gönderen dostlarıma, arkadaşlarıma ailem adına teşekkürü bir borç biliyorum.

KARŞILIK

Sana özgü bir hayat idi
yaşadım ve yaşadığım

Bana özgü bir ölüm şimdi
hasretinde hayatım

19 NİSAN 2011, BİRGÜN

Hiç yorum yok: