12 Mayıs 2016 Perşembe

ŞAİRLERİN "HOCA"LIĞI...

ŞAİRLERİN “HOCA”LIĞI

Ahmet Haşim, Sanâyi-i Nefise Mektebi'nde (Güzel Sanatlar Akademisi)  mitoloji dersleri vermektedir.
Bedri Rahmi Eyuboğlu da Haşim'in öğrencileri arasındadır.
Bedri Rahmi 26 Şubat 1936 tarihli “Kültür Haftası”nda Haşim’in hocalığını şöyle anlatıyor: “Bilhassa estetik dersleri bize şair ve güzel konuşan adam tarafını tanıtıyor ve dersleri dar bir çerçeve içerisinde bunalıp kal­mıyor. Hiç umulmadık bir taraftan Haşim'in bütün zekâsı taşıyor.”
Bir gün, "Elle yapılan eş­yanın makine ile yapılanlarla mukayese ka­bul etmeyecek üstünlüğünü" anlatmaktadır. Örnek olarak "Rols Roys" otomobilini ve bunun en önemli aksamının elle yapıl­mış olmasının dünyanın en pahalı ve en mü­kemmel otomobili oluşundan söz eder. "Karanfil" şairinin "karbüra­tör" ve "şase" üzerin verdiği bilgi öğrencileri şaşkına çevirecektir.
Haşim ayrıca dersinde en küçük fısıltıya dahi sinirlenmekte, konuşanları sınıftan atmaktadır. Dışarıya atılanlar arasında çoğunlukla da bayanlar bulunmaktadır.
Yine bir gün renklerden söz etmektedir. Bir aralık anlatmak istediği rengin ismini unutur. Arka sıralardan bir öğrenci, “Tozpembe” diye anımsatır.
Haşim bunu çok beğenir ve öğrencisine teşekkür eder.
Fa­kat bir aralık arka sıradan ufak bir fısıltı ve tu­tulamayan bir kahkaha yükselir gibi olur...
Haşim'in zaten kırmızı yüzü bir o kadar daha kızarmıştır.
Gözlerinde hatırı sayılır nefretle ka­rışık bir kin parladığını gördük: Hitit hey­kellerinin kısa ve şişman parmaklarına benze­yen parmağı ile tam fısıltının geldiği yeri gös­tererek o öğrenciye,Efendi!” diyecektir, “Bir toz pembesini bize bu kadar pahalıya satma!”
Ve o öğrenciyi bir daha Haşim'in der­sinde kimse göremeyecektir.
Yahya Kemalde Bahriye Mektebi’nde Necip Fazıl’ın tarih hocasıdır.
Necip Fazıl’ın anlattığına göre üstat, bir yıl içinde yalnızca “Lösid” destanını okutmuştur.
O günleri şöyle yad etmektedir Necip Fazıl:
“Ağzı köpürerek büyük bir vecdle anlattığı bu destanda, (Lösid) tam ayağını üzengiye atıp eyere sıçramak üzereyken boru çalar, Yahya Kemal askerce olmasına çalıştığı bir temennah çakarak sınıftan kaçarcasına çıkar ve öbür derste, ‘Nerede kalmıştık’ diye sorup ‘Lösid ayağını üzengiye atıyordu’ cevabını alınca hikâyesine yine öncesinden başlayarak ve hep aynı noktada, (Lösid) ayağını üzengiye atarken fırlayıp giderdi. İstikameti de Büyükada...”
Bir gün, birkaç derstir okulda görünmeyen Yahya Kemal’in hasta olduğu söylentisi yayılır.
Söylentiye göre Yahya Kemal intihara kalkmıştır.
Muhtemelen de âşık olduğu Nâzım Hikmet’in annesi Celile Hanım yüzünden zehir içmiştir.
Bir kaç gün sonra okulda görülür.
Necip Fazıl ve arkadaşları üstada bir muziplik düşünürler.
Yahya Kemal sınıfa girince bütün öğrenciler ayağa kalkar.
Üstat, şaşkın ve perişan bir halde “Oturunuz” emrini verir.
Herkes oturur, fakat yalnızca Necip Fazıl ayaktadır.
Yahya Kemal, “Niçin oturmuyorsunuz!” diyecek olur.
Necip Fazıl, “Sınıf namına bir maruzatım var” diye söze başlar ve ardını getirir:
“Kibrit suyu içerek intihara kalktığınızı duyduk. Bu yüzden sınıf adına üzüntülerimizi bildiririm.”
Yahya Kemal, öfkeyle yerinden fırlar, not defterini çıkarır ve ç’leri j olarak telaffuz ederek sorar:
“Nümeronuz kaj?”
“1054.”
“Bin kaj?”
“54 efendim...”
Ardından da Necip Fazıl hakkında “askeri edep ve terbiye” sınırını aşma suçundan müthiş bir rapor yazarak okul kumandanlığına verecektir.
Necip Fazıl, hikâyenin sonunu şöyle özetleyecektir:
“Bahriye Mektebi’nde saatle girilen ‘kodes’ isimli tahta dolabında galiba bir kaç saat kaldım.”

KARANFİL

Yârin dudağından getirilmiş
Bir damla alevdir bu karanfil,
Ruhum acısından bunu bildi!

Düştükçe vurulmuş gibi yer yer,
Kızgın kokusundan kelebeklere,
Gönlüm ona pervane kesildi.

AHMET HAŞİM


12 MAYIS 2016, BirGün

Hiç yorum yok: